Türkiye, neredeyse bir yıldır Covid-19 pandemisiyle başa çıkmaya çalışırken sağlık sektörü çalışanları insan üstü bir güçle bizim için savaşmaktadır. Hastane idari personelinden doktoruna, hemşerisinden hasta bakıcılarına kadar sektörün her çalışanı canlarını ortaya koyarak bu kötü günlerin en az hasarla bitmesi için çaba göstermektedir. Kimi zaman sevdiklerini günlerce, haftalarca göremeyen kimi zamansa hastaları iyileştirmeye çalışırken ne kadar tedbirli davranırlarsa davransınlar hastalıkla yüz yüze gelen ve hatta ölen sağlık çalışanlarına çok şey borçluyuz. Onlara olan minnettarlığımızı yalnızca televizyon ekranlarının karşısından ya da evlerimizin pencerelerinden onları alkışlayarak göstermek istemedik. Biz, sözü onlara verelim ve psikolojilerini, yaşadıkları zorlukları ama bunlara rağmen meslek aşklarının ne denli büyük olduğunu bir kez daha onlardan dinleyelim istedik. İşte bu yüzden “Rasyomed ile Sağlıklı Sohbetler” yazı dizimizi her ay blog sayfamızda sizinle paylaşmaya karar verdik.
Yazı dizimizin ilk konuğu 22 yaşında bir hemşire olan Simge Tımarcı. Simge Hemşire, bizimle görüşmek için zaman ayırdığınız için öncelikle size teşekkür ederiz. Biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Ben, sağlık meslek lisesi mezunuyum. Ardından Acıbadem Üniversitesi’nde meslek yüksekokuluna devam ettim. Mezuniyetimin ardından da bir buçuk yıldır özel bir hastanede çocuk yoğun bakım servisinde çalışıyorum.
O zaman pandeminin başlangıcından bugüne, her aşamasında, aktif olarak görevdeydiniz.
Evet, pandemiden birkaç ay önce çalışma hayatına adım atmıştım ve pandemi başladığından beri de aynı şekilde devam ediyorum.
Pandemi konusuna geleceğiz ancak önce bize bir hemşirenin rutin çalışma şeklinden bahsedebilir misiniz?
Ben gün aşırı 24 saatlik nöbetlerle çalışıyorum. Bu genelde hemşirenin azlığından ve hastanın çok olmasından kaynaklanan bir durum. On dört yataklı bir yoğun bakım servisindeyim. Ben ilk geldiğimde serviste dört hemşireydik. İkişerli gruplar halinde nöbet tutuyorduk. Gerçi şimdi hastalar epey azaldı ancak ilk başladığım dönemde oldukça fazlaydı. Tüm yataklarımız doluydu.
Yoğun bakım hemşireleri, özellikle çocuk yoğun bakım için çok rahatlıkla bulunabilen bir alan değil mi? Bunu mu anlamalıyız?
Bizim bölüme uygun hemşire seçimi de çok kolay değil. Kalifiye hemşire olmalısınız. Çocuk yoğun bakım için iş çok daha hassas. Çocuk hasta için tek ilacı on doza bile bölebiliyoruz. Bunun için de herkesi işe almıyorlar. Öğrenmeye açık, kendini geliştirmeye hevesli ve yoğun bakımı, özellikle çocuk yoğun bakımda çalışmayı seven, isteyen hemşireler olmalı.
Son dönemde hasta sayısı epey azaldı dediniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bunun ana sebebi, Covid-19. İnsanlar hastaneye gelmeye çekiniyor. Devlet hastanelerinin çoğalması da bir başka etken. Devlet hastanelerinin yoğun bakım yatak sayısı çok daha fazla ve önce devlet hastanelerine, ardından özel hastanelere yönlendiriliyor hastalar. Bu yüzden pandemi iyice yayıldıktan sonra hasta sayılarımızda düşüş yaşandı. Bizim de çalışma saatlerimiz, hâliyle azaldı.
Hastaların seçeneğinin olması güzel bir şey elbette ama bu durum özel hastaneleri olumsuz etkiliyor mu?
S.T: Yoğun bakım servislerinde hastalardan hiçbir şekilde ücret alınmaz. Devlet; Türk vatandaşı olan herkes için ücretsiz bir hizmet sağlıyor, bu ücretleri devlet karşılıyor. Hasaların devlet hastanelerine yönlendirilmesinin sebebi bu değil. Hasta da özel hastaneye gitmeyeyim, benden para alır; gibi bir şey düşünmüyor. Uygun olan hastanelere, 112 tarafından yönlendiriliyor hastalar. En yakın hastanede, nerede boş yatak varsa oraya yönlendiriliyor.
Tam bu noktada aklıma yoğun bakım sürecinin normal vatandaşta hissettirdiği izlenimler geliyor. Siz de kritik, hassas bir süreçten bahsettiniz. Nedir, nasıldır bu yoğun bakım süreci? Covid-19 özelinde ya da değil; korkulacak bir aşama mıdır, yoksa normal bir prosedür müdür?
Yoğun bakım iki şekilde ilerleyebiliyor. Ameliyat sonrası, post- op dediğimiz bir süreç var. Kanama ya da enfeksiyon riskine karşı, 24-48 saat süreli bir yoğun bakım süreci oluyor. Biz, hemşireler olarak bir süre sonra alışıyoruz ama aileler ve hastalar için çok zor. Bizim hastanemizde Covid-19 öncesi her gün ailelerin ziyareti oluyordu. Sonra haftada üç güne düştü. Vakalar artınca ise ziyaretler tamamen sonlandı, bu da hastaların psikolojisini etkiledi. Bizim bütün hastalarımızın bilinci açık. O yüzden her şeyin farkındalar. Asla kendi hastalıklarından bahsetmiyoruz. Anında anlıyorlar, korkuyorlar. Bu yüzden ekstra özen gösteriyoruz. Dillendiremeseler de bakışları ve tepkileri ile belli ediyorlar.
Covid-19 döneminde pandemi hastanesi olarak da görev yaptınız mı? Yoksa yalnızca normal işleyişinize mi devam ettiniz?
Aslında ilk başlarda Covid-19 vakalarını kabul etmiyorduk çünkü bizim servisimiz çocuk yoğun bakım. Bu sebeple durum bizim servisimizde çok daha kritik ancak vakaların çok yoğunlaştığı dönemde, kısa bir süre, Covid-19 pozitif hasta da kabul ettik.
Bu dönemde hastalar daha çok yetişkin miydi? Yetişkin yoğun bakımında durum daha mı farklı?
Yetişkinlerde mahremiyet durumu daha fazla. Kimse görmesin istiyorlar. Tuvalet sorunu yaşıyorlar. Sıkkın ve depresifler. Onların psikolojilerinde durum çok ağır seyrediyor. Covidli hastalarımız 55-95 yaş arasıydı.
Covid-19 virüsü bulaşmış ve yoğun bakıma kaldırılan hastaların ortak özellikleri var mıydı?
Genellikle kronik bir hastalıkları vardı. Özellikle bütün hastalarımızda hipertansiyon ve şeker vardı. Bu iki durum hastalığın çok daha zor geçirilmesine sebep oluyor. Bunun dışında kronik böbrek hastaları, astım hastaları da vardı. Entübe olduktan sonra hastaların iyileşme süreci daha da zor oluyor.
Siz psikolojinizi nasıl stabil tutuyorsunuz? Fiziksel olarak kendinizi nasıl koruyorsunuz?
Bu çok ince bir çizgi. Özellikle müdahale sırasında duygularınızı tamamen geride bırakmalısınız ki hastaya faydanız olsun. O an stresle mücadele edebilmek çok önemli. Aksi halde hasta odaklı düşünemezsiniz ve biz hemşirelerin tam olarak yapması gereken hasta odaklı düşünmek. Başka türlü işinizi hakkıyla yapamazsınız.
Fiziksel olarak kendimizi koruma konusu ise hasta açısından çok hassas bir durum. Hastaya temiz bakarsak biz de temiz kalıyoruz. Onların bizi hasta etme gibi bir durumları yok. Onlara yanlış bir şey olmaması için bizim fiziksel bakımımızı çok iyi yapmamız gerekiyor. Biz sağlıklı olursak onlar da sağlıklı kalır.
Yoğun bakım hemşiresi olmak pandemi yaşanmadığı durumlarda da zor olmalı?
Yoğun bakımda her an enfeksiyon ve bulaşıcı hastalık riski var. Müdahale öncesi her hastada önlüğümüzü, eldivenimizi değiştiriyoruz. Hatta aynı hastaya bakımımız sürerken de sürekli eldiven değiştiriyoruz. Çünkü hastanın bir yerindeki enfeksiyonu başka bir bölgesine bulaştırabiliriz. Biz ne kadar temiz çalıştık desek de bir hafta sonra kan sonuçlarına baktığımızda aksi bir şey varsa bu tahlillerde anlaşılır.
Bu kadar büyük bir işin parçasısınız ama bir de evrak işleri var. Bunları nasıl organize ediyorsunuz?
Tedavi ve pozisyon saatlerimiz belli. Sabah on ile öğleden sonra iki arası evrak işleri ile ilgileniyoruz. Şu an günde 4 hasta bakıyorum. Saatlik takip yapıyorum. Hemşirelik gözlem formlarını doldururken saat başı tansiyon, nabız, ateş kontrolü yapıyoruz. Bunları da tek tek dosyaya yazıyoruz. Bunların boş halini de bir sonraki gün nöbet tutacak diğer hemşire arkadaşım için dolduruyorum. Her dört saatte bir tedavi ve pozisyon değişimi ile ilgileniyorum ancak saatlik olarak da her hastamla ayrı ayrı ilgileniyorum.
Günde dört saat buna ayırmak çok değil mi? Ola ki bu kadar vakit harcamak zorunda kalmasaydınız, bu zamanı nasıl değerlendirirdiniz?
Hastama 4 defa pozisyon veriyorsam 5 defa verirdim. 2 defa bakım yapıyorsam 3 defa bakım yapardım. Böylece onlarla daha fazla ilgilenme şansım olurdu. Onlarla vakit de geçiriyoruz. Onlar bize cevap veremese de gözleriyle anlatıyorlar. Bunun için tüm zamanımı onlara ayırmak isterdim.
Hastaneniz yeni cihazlarla donatılmış bir hastane ve 21. yüzyılda hastalar hastaneye gitmeden doktorlarla online görüşülebilirken, bu kadar dijital bir ortamda, operasyonel süreçlerde neden dijitale geçilmiyor sizce?
Bence yavaş yavaş geçilecek. Hemşireler gerçekten çok zorlanıyor ve verim düşüyor. Merkezi monitör sistemine geçilmesi gerekir. Dosya yazarken ben aynı zamanda 14 hastanın monitörüne bakmak zorundayım. Gözüm, kulağım o monitörlerde ama tek bir monitör olsa ben tek bir seferde ona bakacağım. Yine kalkıp hastamın başına gideceğim ama tek bir tanesinde hepsini görebileceğim. Bu çok büyük bir fark yaratır. Benim çalıştığım hastane bu anlamda gelişime açık bir hastane.
Türkiye yoğun bakım yatak sayısı olarak pek çok ülkeye göre iyi durumda. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Biz yoğun bakım olarak daha gelişmiş durumdayız. Bizde kronik hastalık daha fazla, Covid-19 öncesinde de yoğun bakım hasta sayımız yüksekti. Bu anlamda yoğun bakım sürecine daha alışkın ve daha hazırız.
Röportajımızın sonuna gelmeden önce bir soru daha sormak istiyorum. Sizce Covid-19 ne olacak? Pandemi bizi ne zaman terk edecek?
Bunu bizim bitirebileceğimize inanıyorum. İnsanlar kendilerini korumadığı müddetçe bitemez ama belli bir yerden sonra, özellikle aşılanan insanlar arttıkça normalleşeceğimizi düşünüyorum. Biz burada 24 saat boyunca ağzımızda üç kalın maske, üstümüzde tulumlarla çalışırken insanlar dışarıda bilinçsizce geziyorlar. Bazı insanların çok ciddiye aldığını, bazılarınınsa hiç ciddiye almadığını düşünüyorum. 85-98 arası hastamız oldu. Gezmeye gittikleri, yasaklara uymadıkları için arkadaşları ve akrabalarından Covid-19 geçebiliyor. En riskli yaşlardalar, neden yasaklara uymadıklarını anlamak mümkün değil. Devletin bizi kısıtlaması gerekmemeliydi. Otokontrol geliştirmeliydik ama yapamıyoruz. O yüzden son olarak şunu söylemek isterim: Lütfen tedbirlere uyun ve lütfen kendi hayatınız kadar sevdiklerinizin ve diğer insanların hayatlarını da düşünün.
Simge Hemşire ile röportajımızı tamamladıktan sonra, bu yazı dizisini hazırlama kararımızdan daha da memnun oldum. Sağlık sektöründe çalışanların, Covid-19 pandemisi öncesinde de oldukça yoğun ve zorlu süreçlerden geçtiklerini tahmin ediyordum ancak bunu konuşmak ve işi yapanlardan canlı örnekler duymak durumu daha da ciddiye almamızı sağlıyor.
Hem sağlık çalışanları hem de bizim için farkındalık yaratacak bir başka röportajda görüşmek üzere…
Sağlıkla kalın…