Endüstriyel evrim okyanusunun batısındaki insan kaynakları adasının dijital devrim kıyılarında güneşlenirken yaptığım şekerleme sırasında gördüğüm bir rüyadan çok etkilendim ve hepimize katkı sağlayacağı düşüncesiyle sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Dışarıdan bakıldığında çok sıradan ve normal görünen büyük bir üretim tesisinin nizamiye kapısındayım, giriş turnikesine yaklaşıyorum ekrandaki yazı dikkatimi çekiyor. “Retina taraması için gözünüzü cihaza yaklaştırın. Ziyaretçi girişi için çipli kimlik kartınızı okuyucuya, elinizi damar haritası tarayıcısına yerleştirip bekleyin.” Umursamıyorum ve ilerlemeye devam ediyorum.
İki adım atmama kalmadan köpeklere benzeyen görüntüleriyle üzerime koşmaya başlayan robotları görünce yaptığımın çok da akıllıca olmadığını fark edip cihazın benden istediği şekilde ziyaretçi kartımı almaya yöneliyorum. Geliş amacımın sorulduğu ekranda ziyaret edeceğim kişinin adını seçtikten sonra onay için kısa bir süre bekliyorum ve gideceğim yere beni ulaştıracak tek kişilik aracın üzerine atlıyorum. Tesisin içerisine girdiğimde ilk olarak dikkatimi tüm makinelerin harıl harıl çalışmasına rağmen hiçbir insanın olmaması çekiyor. Sayısız makinenin kusursuz bir ahenk içinde çalışıyor oluşuna adeta büyülenmiş bir şekilde bakarken araç bir odanın kapısında duruyor ve kartımı okutup içeri giriyorum. Onlarca monitörün karşısına oturmuş, sistemlerin anlık durumlarını incelerken bulduğum arkadaşım yaşadığım şaşkınlığı suratımdaki ifadeden anlamış olacak ki gülümsüyor. “Nerede tüm bu tesiste çalışan insanlar?” diye soruyorum küçük bir çocuğun hissettiği gibi saf bir merakla. Gülümsemesi kahkahaya dönüşüyor. “Gel sana ne olduğunu anlatayım” diyor önümüzde duran ekranları göstererek.
Konuşmasından aklımda kalanları ve o ekranlarda aslında neler olduğunu özet geçeyim. Zira rüyam gerçek hayatta ne kadar sürdü bilmiyorum fakat bana yıllarca sürmüş gibi hissettirecek kadar detaylıydı.
Bir monitör benim de odasına gelebilmemi sağlayan tesis içi ulaşım araçlarının durumlarını kimi taşıdıklarını nereden alıp nereye götürdüklerini gösteriyormuş. Güvenlik görevlilerinin yerini üzerime koşan köpek robotlar almış mesela, anlık görüntü bile sağlayabiliyorlarmış hatta tehdit seviyesine göre silahlı olanları varmış. -halen yaşıyor oluşuma şükretmiştim- Hammadde azalınca kendiliğinden sipariş veren üretim birimlerinden tutun bir bantta bulunan bütün cihazların üretim hızının anlık olarak senkronize olabilmesine, tesis içerisindeki devasa depoda stok istiflemesi ve taşıma işini yapan otonom taşıyıcılardan tutun da tüm ülkeye dağıtım yapan insansız tırlara kadar her şey bu kontrol merkezlerinden izleniyor ve kontrol ediliyormuş.
Hatta üretim hızı ve kapasitesi içinde stok durumlarını, geçmiş dönem satış verilerini, piyasa beklentilerini hatta tüketici alışkanlıklarını da barındıran büyük veri havuzlarının, derin öğrenme ve öngörü algoritmalarıyla desteklenmiş yapay zeka sistemlerinde işlenmesine bağlı olarak otomatik belirleniyormuş. Durum böyle olunca birçok alanda insan kaynağına ihtiyaç kalmamış. İnsana ihtiyaç duyulan bambaşka iş kolları oluşmuş. Ayak uydurabilenler de olmuş, e tabi ki uyduramayanlar da olmuş.
Biliyor musunuz? Uyandığımda rüyamdan geriye kalan tek gerçeklik, tüm sektörlerin ve sektör çalışanlarının yaşadığı 4.0 şiddetindeki endüstri depremi ile şekillenen yeni düzen oldu.
Nesnelerin interneti, blok zinciri, büyük veri, makine öğrenmesi, derin öğrenme, yapay zeka, arttırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, bulut hizmetleri, siber güvenlik, yazılım, gömülü sistemler vb. teknolojilerin mümkün kıldığı imkanlar sayesinde yukarıdakilerin hemen hepsi hayata geçti bile. Tamamının entegre edildiği bütünleşik tesislerin kurulması da çok yakın. İnsan kaynağını oluşturanlar ve bu kaynağı yönetenler gelecek beklentilerini, gelişim hedeflerini ve kariyer planlarını belirlerken bu dönüşümün tüm etkilerini de göz önünde bulundurmalılar.
Merak etmeyi ihmal etmeyin.