“Ne en zeki olan tür hayatta kalır ne de en güçlü olan; hayatta kalan sadece değişime adapte olabilendir” diyor Darwin.
Pandemi sürecini yaşamış insanlar olarak mevcut meslek ve düzenlerimizin kısa ve orta vadede sürdürebilir olmadığını yaklaşık bir yıldır hep birlikte gözlemliyoruz. Cep telefonlarına gelen güncellemeler gibi kendimizi güncel tutabilmemiz çok daha önemli hâle geldi. Pandemi sürecindeki bir diğer önemli konu ise “dijital dönüşüm” süreçleri oldu. Hızlı bir şekilde dönüşüm sürecine adapte olabilen çevik organizasyonların sürdürebilirlik noktasında sorunsuz çalışma kabiliyetlerini devam ettirebildiklerine tanık olduk. Burada unutulmaması gereken, dijtal dönüşümün teknoloji ile ilgili değil; müşteri ve müşteri ihtiyaçları ile ilgili olduğudur. Dijital dönüşüm, genellikle bilinen müşteri ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak için dijital araçların kullanılması gerekliliğidir. HBR’de yayımlanan bir makalede Dijital dönüşüm sürecinde 3 temel soruya yer verilmiştir. Bunlar;
1. Mevcut teknoloji ile mevcut yapıyı nasıl mükemmelleştirebiliriz?
2. Geleceğe dair nasıl bir vizyonumuz var?
3. Zamanı geldiğinde o akıllı geçişi nasıl yapacağız?
Herkesin her şeyin daha iyisini, daha ucuzunu, daha hızlısını, daha kolayını talep ettiği bir dönemde; çağa uygun, sürdürülebilir bir geleceğe yatırım yapmak temel hedefimiz olmalıdır. Bu sorulara en doğru ve yapıcı şekilde cevap verebildiğimiz ve çözüm üretebildiğimiz takdirde değişen dünyaya adapte olabilmemiz mümkündür. Aksi hâlde gerek sosyal hayatta gerekse profesyonel dünyada unutulup silinilenler arasında olacağımız gerçeğinden kaçış mümkün değildir.
Henry Ford’un dediği gibi “Eğer gelecek hakkında düşünmezseniz asla bir geleceğiniz olmaz.”