Günümüzde teknolojinin etkisiyle kişisel verinin önemi artmıştır. Kişisel verilerin hukuki açıdan da korunması konusunda, devletler kendi mevzuatlarında bu artan önem ile birlikte hızla yeni regülasyonlar yapmaya başlamışlardır. İnternetin yapısı düşünüldüğünde verinin aktarım halinde olması internetin doğasına uygundur. Fakat devletlerin egemenliğinden doğan hakları, internetin bu yapısıyla ters düşebilmektedir. Bu kapsamda da her ülkenin yasal düzenlemeleri farklı boyutlarda ve kapsamlarda ele alınmıştır.
Veri koruması hukukuyla ilgili devletlerin yapmış olduğu regülasyonlarda verilerin, ülkelerin kendi ülke sınırları içerisinde kalmasını sağlama yönündeki düzenlemelere, ağırlık verdiği görülmektedir. Fakat burada şu unutulmamalıdır; hukuki düzenlemeler her ne kadar teknolojik yapıların sınırlarını çizmeye çalışsa da teknolojik gelişmeler bu sınırların ve düzenlemelerin yeniden düzenlenmesi için kendi yolunu daima bulacağı kaçınılmazdır.
Bizim ülkemizde de verinin yurt dışına aktarımı konusunda sınırlamalar getirilmiştir. Her ne kadar bununla, ülkemizde bulunan vatandaşların kişilik hakkı ihlallerine maruz kalmaması ve devletin egemenlik yetkisinin sınırlarının kaybolmaması için bu tarz sınırlayıcı ve kısıtlayıcı hukuki düzenlemeler yapılması amaçlanıyor olsa da teknolojinin yaşadığı evrim neticesinde yapılan bu hukuki düzenlemelerin metruk hale geleceği öngörülebilir bir gerçektir. Yaşanan somut olayların ışığında geçmişte de bu tip durumların olduğu göz ardı edilmemelidir ve gelecekte de böyle durumların olabileceği öngörülmelidir. Bu noktada hukukun yön verici olmaktan ziyade, takip eden nitelikte olduğunu ve değişen hususlara ilişkin hukuki düzenleme yapmak zorunda kaldığını söylememiz pek de yanlış olmayacaktır.
Konunun ana noktası olarak değinmek istediğim de verinin transferi olacaktır. Verinin önem kazanması, elektronik haberleşmenin güçlenmesiyle ve bilgisayarların hayatlarımıza girişiyle mümkün olmuştur. Elbette ki veri insanlık tarihi için her zaman önemli bir değerde olsa da bugün veri kelimesinin bizler için ifade ettiği; bilgisayar ortamında oluşturulan ve işlenen bilgiler olmaktadır. Zaten insanlığın sahip olduğu bilgi miktarı, bilgisayar ortamlarının artışı ile birlikte inanılmaz seviyelere ulaşmıştır. Bununla birlikte bugün internet hızlarının artışı ve bilgisayarlardaki mikro işlemci ve diğer donanımlarda yaşanan devrim ile her geçen gün veri miktarı katlanmaktadır.
İşletim sistemi denildiğinde aslında aklımıza ilk gelen bilgisayarlarımızı kullanmamızı sağlayan temel yazılım olmaktadır. Bildiğimiz gibi, bugün kullanmış olduğumuz tüm elektronik cihazların temel bir yazılımı bulunmaktadır. İçinde yaşadığımız bu günlerde kullanmış olduğumuz elektronik cihazları, geçmişte kullandığımız cihazlardan ayıran ve aslında her birini bir bilgisayar haline getiren de bu cihazların temel yazılımlarının olmasıdır. Çünkü analog mimari ile çalışan bir elektronik cihazın işletim sistemine ihtiyacı yoktur. Oysa bugün evlerimizde kullanmış olduğumuz ve akıllı olarak nitelendirdiğimiz ev aletlerinin dahi (buzdolabı, çamaşır makinasi, televizyon vb.) temel bir yazılım ile yönetildiği görülmektedir. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi bu durum değişmektedir ve değişeceği de öngörülebilir bir durumdur.
Teknolojik hizmetlerin ve haberleşmenin gelişimindeki yapıya da kısaca değinmek gerekmektedir. Bu konuda yaşanan gelişme merkezden çevrelere (santralden çevrelere) dağılan yapı iken, zamanla bu çevrelerden merkeze (çevrelerden santrale) dağılan yapı haline gelmiştir. Ancak bu yapının bugün yine santralden çevrelere dağılan bir yapıya dönüştüğü görülecektir. Bunun en somut örneğinin de cloud sistemler olduğunu söylemek uygun olacaktır. Çünkü cloud çözümler sayesinde, bireysel olarak sahip olmak istediğimizde çok yüksek maliyetlere katlanmak zorunda olduğumuz ve performans konusunda tavizler verdiğimiz bilgisayar çözümlerini çok düşük maliyetler ve yüksek performanslar ile almamız mümkün olmaktadır. Ancak bu belirli bir merkeze bağlı olmamızı ve bağlı olduğumuz merkezdeki sunucu üzerinden işlemlerimizi gerçekleştirmemizi kaçınılmaz kılmaktadır.
Başlangıçta sadece veri depolama üzerine kurulu olan cloud çözümler, internet hızlarının artışı ile birlikte işlem gücü ve veri işlemeyi uzaktan yönetebilir olma imkanı vermiştir. Bu noktada, gelecekte evlerimizde kullanacak olduğumuz bilgisayarların, tamamen cloud sistemlere bağlı çalışan bilgisayarlar olabilecekleri de öngörülmektedir. Hatta bu noktada sadece bilgisayarların değil, işletim sistemi ile yönetilen tüm cihazların bu sistemlere bağlı olacağı beklenmektedir.
Bu konuda çalışmalar zaten yapılmaktadır. Her ne kadar bugün bireysel kullanıcılar için işletim sistemi bağlamında yaygın ve aktif olarak kullanılmasa da birçok internet sitesinin cloud çözümler ile çalıştığını görülmektedir. Önceden bilgisayarlarımıza kurulu olan yazılımlarla gerçekleştirdiğimiz birçok işlemi cloud sistemler ile gerçekleştirmemiz mümkün olmuştur.
Kullanıcıların bilgisayar kullanımları için de çalışmaların yapıldığını bilmemizde fayda vardır. Google bu noktada Chorme OS hizmetini kullanıcılara sunmuştur. Bu işletim sistemi düşük donanıma sahip bilgisayarların Google sunucularına bağlanarak çalıştığı ve işlemlerini gerçekleştirebildiği bir işletim sistemidir. Microsoft, Azure ile birçok kullanıcı ve şirkete hizmet sunduğu gibi, tamamen cloud çözümle çalışan bir işletim sistemi geliştirme çalışmalarına da devam etmektedir.
Birkaç yıl sonra sadece internet erişimi, görüntüyü gösterecek bir monitör ve kontrol birimlerinin olduğu çok ucuz maliyetli cihazlarla, sanal donanım gücü ve depolama birimlerini seçebileceğimiz işletim sistemlerini kullanacağımız bir dönem içerisine girebileceğimiz ön görülebilir bir durumdur. Böylelikle sadece kullanıcı bilgilerimizi girerek, satın aldığımız (Örneğin; Windows 10 Cloud Home 2 TB depolama 16 GB RAM 8 GB Grafik Bellek, 2.7 GHz 8 çekirdek CPU – Windows 10 Cloud Pro 20 TB depolama 64 GB RAM 16 GB Grafik Bellek, 3 GHz 16 çekirdek CPU) cloud işletim sistemini kullanabilmemiz mümkün olacaktır. Bu işletim sistemine akıllı cihaz olarak nitelendirdiğimiz tüm cihazları da bağlayabilmemiz mümkün olacaktır. Arka planda tüm işlemler, cloud işletim sistemi tarafından gerçekleştirilecektir. Ancak bu senaryonun temeli veri transferine dayalı bir durum olacaktır.
Google’ ın akıllı ev sistemleri için satışa sunduğu ve henüz ülkemizde bulunmayan ürünler de Google sunucularına bağlı olarak çalışmaktadır. Ancak yinelemekte yarar vardır bu sistemlerin çalışması internet ve veri transferi sayesinde mümkün olmaktadır. Üreticilerin her bir cihaz içerisine ayrı bir işlem birimi donanımı yerleştirmesinden ziyade bunların cloud sistemler tarafından kontrolünün sağlanması maliyetleri düşürmektedir.
Tüm bunlar aklımıza şu soruyu getirecektir; Devletlerin hukuki düzenlemelerle, verinin transferi konusunda yapmış olduğu düzenlemeler ne kadar geçerli olacaktır ve günün ihtiyaçlarını ne derece karşılayacaktır. Zaten bu sistemlerin çalışma prensibi datanın transfer akışına bağlıdır. Dolayısıyla kullanıcılar hukuki düzenlemeler karşısında rolünü oynayacaktır. Devletlerin yurt dışına veri transferini sınırlayıcı düzenlemeleri de bu noktada işlevsiz kalacaktır. İnternet ve haberleşme doğası gereği kısıtlanabilecek bir yapı değildir. Özellikle içinde bulunduğumuz günlerde yaşamış olduğumuz pandemi süreci, haberleşmenin ve internetin ne kadar önemli olduğunu bizlere açık ve net bir şekilde göstermiştir. Bugün internetin yönetimi konusunda, interneti tek bir tuş ile kapatabilmenin de mümkün olmadığı bilinmektedir. İnternetin gelişimi konusunda yeni nesil gelişmeler bu durumu daha da karmaşık hale getireceği açıktır.
İnternet, doğası gereği global bir haberleşmeyi sağladığı için bu konuda ülkesel hukuki düzenlemelerin, başarıya ulaşması mümkün olmayacaktır. Kaldı ki haberleşmenin ülkesel mevzuatlar dışında tüm dünyaca yaşama hakkı kadar değerli ve önemli, temel bir hak olduğu kabul gördüğü düşünüldüğünde bu konuda yapılması gereken, tüm devletlerin taraf olacağı uluslararası bir internet düzenlemesi olacaktır. Bu düzenleme ana omurgayı oluşturmakla birlikte ülkeler kendi iç mevzuatlarını bu ana ilkeler üzerinde düzenleyecektir. Bu konuda yapılması gerekenin bu olduğu öngörülmelidir. 5651 sayılı kanunumuz ilk yürürlüğe girdiği yıllarda, bazı düzenlemeleri sebebiyle mağduriyet yaşattığı da bilinmektedir. Web sitelerinin sahipleri, kendi oluşturmadıkları içerikler yüzünden hapis cezaları almışlardır.
Devletlerin egemenlik yetkisi ve data üzerinde kontrolünün olması elbette ki çok önemli bir husustur. Bu noktada internetle ilgili, tüm devletlerin bu gelişmelerden uzak olmayan bir bakış açısı içerisinde olmaları gerekmektedir. Teknolojik gelişmelerin aldığı yol göz ardı edilerek yapılan hukuki düzenlemeler, toplumların dünyadan kopuk bir yapı içerisinde olmasına sebep olacaktır. Hukukun görevi toplumsal durumları ve olayları düzenlemektir. Hukuki düzenlemelerin amaç olarak değil araç olarak kurgulanması gerekmektedir. Toplumsal hayatı kaotik bir kriz içerisine sokmaktan ziyade, düzenlemelerin radikal ve rasyonel olması gerekmektedir. Ülkemizde verinin yurt dışına aktarımıyla ilgili yaşanan çıkmaz, ilerleyen günlerde daha karmaşık bir hal alacağı öngörülebilmektedir. Son kullanıcının atmış olduğu bir mailin yurt dışı sunucusunda bulunan mail servisinde mi, yoksa yurt içi mail servisinde mi olduğunu bilebilmesi mümkün değildir. Bu ve bunun gibi durumların “açık rıza” kavramı içerinde yer bulması da bu düzenlemeyi işlevsiz hale getirmektedir. Toplum içerisinde yaşayan herkesin hukukçu olmadığı ve bu sebeple gündelik yaşam ile paralel hale gelen teknolojilerin kullanımından doğan işlem ve uygulamalara ilişkin hukuki düzenlemelerin, uygulanabilirlikten yoksun olmayan şekilde düzenlenmesi uygun olacaktır.